20 Ocak 2017 Cuma

türk tarihi

OSMANLI TARİHİNE GİRİŞ
Türklerin Anavatanı ve Göçleri
Binlerce yıllık tarih sayfaları karıştırılacak olursa; insanlığın kendini tanımaya ve gelecek günlere intikal edecek eserler bırakmaya başladığı zamanlardan itibaren, Türk kavminin, yakın ve uzak çevresinde tarihin her çağında mühim roller oynadığı, tarih devirlerini kapayıp yeni ve daha ileri devirler le insanlık âleminde geniş ufukların açılmasına sebep ve âmil olduğu görülür.
Milletimize bin beş yüz seneden beri alem olan Türk ismi söylenmeden çok önce de ırkımıza mensup insan toplulukları dünya medeniyetinin temel¬lerine en yapıcı ve zengin harcı koymuşlar, bilhassa İslâmiyet'i kabulden sonra da yeryüzünde Hak dininin en fedakâr koruyucusu, eşsiz ve kahraman alemdarı, asil mücahidi olmuşlardır.
Türklüğün anavatanı haşin tabiat şartlarına malik olduğu için, Türk kavmi zaman zaman anavatanından dışarılara taşmış, kendi öz yurdundan başka topraklar üzerinde de dünya tarihine müessir olmuştur. Anayurt, asırlar boyunca, yakın veya uzak ülkelere, mütemadiyen göç kafileleri halinde Türk ırkından insanlar çıkaran tükenmez bir kaynak saha vazifesini görmüştür.
Anayurt Orta Asya'dan gelen Türklerin kurdukları en son devlet «Osmanlı devleti» dir. Bu kitapta Türk devletleri içinde en uzun ömürlüsü ve diğer Türk devletlerinden daha ziyade dünya tarihine müessir olan Osmanlı devletinin tarihini gözden geçireceğiz.
Fakat menşe ve bağlantı bakımından kısaca da olsa daha eski devirlerdeki Türk devletlerini ve faaliyetlerini de tetkik etmemiz icabeder.
ANAVATAN
Türk kavminin anavatanı Orta Asya'dır. Anavatan toprakları Hazar denizinden Kingan dağlarına, kuzeyde Sibir ovalarından, güneyde Pamir yaylasına, Karanlık dağlar, Altın dağları ve Çin'in kuzey eyaletlerine kadar uzanır. Bu geniş sahada Türklüğün en eski ve kalabalık olarak kaynaştığı yer Hazar denizi ile Balkaş gölü arasıdır. Denizlerden çok uzaklarda kalan Orta Asya'nın iklimi sert ve haşindir. Yüksek dağlar, derin vadiler, uçsuz bucaksız bozkırlar ve çöller Asya'nın bu iç kısmının mühim parçasını kaplarlar. Şehirler kurmaya ve nispeten kalabalık nüfusu beslemeye müsait arazi Aral gölüne dökülen Amuderya (Öküz) ve Siriderya (İnci) ırmakları ile Balkaş gölüne dökülen ırmaklar havzasında, ve biraz da Tanrı ve Altay dağları eteklerinde vardır.
Nehirlerden ve dağ eteklerinden uzaklaşınca geniş bozkırlar başlar.
GÖÇLERİşte bunun içindir ki, Türk kavmi, sert iklim, kısır topraklar ve haşin tabiat şartları karşısında çok defa Anayurt dışına taşmak ve göçlerle kendisine daha iyi topraklar edinmeye bakmak zorunda kalmıştır. Anayurttan zaman zaman kütleler halinde çıkan Türk kabileleri Çin'e, Hind'e, İran'a, Mezopotamya'ya, Mısır'a, Anadolu'ya ve Avrupa'nın doğusu ile Balkanlara ve Avrupa ortalarına kadar uzanmış ve gittikleri yerlerde muhtelif isimlerle devletler kurmuşlardır.
Orta Asya'nın iklim şartlarının zorlamasının yanında Türk kavminin benliğinde mevcut hareketliliğin de göçlere müessir olduğunu ayrıca hesaba katmak lâzımdır.
Diğer taraftan, Türklerin daima müstakil ve hâkim yaşamak hususundaki yaratılış kabiliyetinin dahi, böylece yayılarak kendilerine müstakil hayat sahaları temin etmelerinde âmil olduğu unutulmamalıdır.
TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABULDEN EVVELKİ DEVLETLERİ ve BATIYA YÜRÜYÜŞLERİTürkler, göçlerle çıktıkları anayurt dışında devletler kurdukları gibi anayurtta da birçok devletler kurmuşlardır. Bunların bilinen en eskisi Hun (Hiyung-nu) devletidir. Çin müverrihleri milâttan 2CC0 yıl evveline doğru Hunlardan bahsederlerse de Hun tarihinin asıl belirli safhası M. Ö. üçüncü asırdan başlamaktadır. Teoman ve Mete (M. Ö. 209 - 174) Hunların en meşhur hükümdarlarıdır. Çinliler meşhur Çin şeddini Hunların akınlarından korunmak için yapmışlardır.
Orta Asya'da kurulan ilk Türk devleti olan Hun İmparatorluğu Çinlilerin uğraşmaları sonunda önce ikiye ayrılmış, sonra yakılmıştır. Çinlilerin idaresini kabul etmeyen Hunlardan büyük kütleler batıya, Güney Rusya yolu ile Orta Avrupa'ya kadar gitmişlerdir. Batıya göç eden Hunların, bugünkü Macaristan'da devlet kurarak kuzey İtalya ve Fransa'ya doğru yaptıkları müthiş akınlar, ortaçağın başındaki büyük kavimler göçünün sebeplerinden başlıcasını teşkil eder. Büyük Hun imparatoru Attilâ aynı zamanda Türk tarihinin de en meşhur şahsiyetlerinden birisidir.
Avrupa'yı titreten büyük Hun imparatorluğunun yıkılışından sonra başka Türk şubeleri de aynen Hunların takip ettikleri yoldan Güney Rusya, Balkanlar ve hattâ Orta Avrupa'ya kadar inmişlerdir. Türklerin, Hunlardan sonra batıya ikinci yürüyüşü kabul edilen bu göçler, milâdi altıncı asırdan on birinci asra kadar devam etmiştir. Batıya ikinci yürüyüşü yapan Türk şubeleri Avarlar, Hazarlar, Bulgarlar, Macarlar, Peçenekler, Kumanlar ve Oğuz (Uz) lardır. Hunların akınları Avrupa'da nasıl derin akisler bırakmışsa; ikinci Türk yürüyüşünü yapan muhtelif Türk topluluklarının hareketleri de Avrupa'nın değişmesinde o derece müessir olmuştur.
Karadeniz kuzeyi ve Balkanlarda Türklerin akın ve devlet kurma faaliyetleri devam ederken bundan en ziyade endişe duyan Bizanslılardı. Onun için Bizanslılar Türklere karşı yalnızca kuvvet kullanmak değil, siyasî kombinezon ve entrikalarla Türklüğü yıpratmayı menfaatlerine daha uygun bulmuşlardır. Türkleri birbirine düşürmek, bâzı Türk şubelerini diğerlerinden ayırarak muhtelif vaitlerle başka yerlere yerleştirmek, Türklerin arasına Hıristiyanlığı sokarak kendi taraflarına kazanmak suretiyle tehlikeyi hafifletip atlatmaya çalışmışlardır. Bizanslılar bu siyasetlerinde muvaffak olduklarından, batıya ikinci yürüyüşü yapan Türk şubelerinden bir kısmının hıristiyanlaşması, bir kısmının Islav tesirinde kalarak Islavlaşması ve neticede yine Hıristiyanlaşması, bir çoklarının da yekdiğerinden uzak düşerek diğer milletler arasında eriyip kalması sebebiyle Türklük hayli kayba uğramıştır.
Türklerin anayurdu ve dünya büyük medeniyetlerine tesir sahaları: (1) Anayurt, (2) Orta Avrupa, (3) Ege, (4) Mısır, (5) Eti, (6) Sümer, (7) İran, (8) Hind, (9) Çin


Hunlar, daha sonra da Avarlar, Hazarlar, Bulgarlar, Hazarlar, Peçenekler, Kumanlar ve Oğuz (Uz) lar Avrupa'ya göç ve akın hareketlerin de bulunurken Orta Asya elbette boşalmış değildi. Türklüğün Anayurdu olan Orta Asya yine en büyük Türk kütlelerini sinesinde barındırıyordu. Zaten ta eski çağdan zamanımıza kadar olan Türk tarihi toplu şekilde gözden geçirilecek olursa, batıya gitmek üzere Orta Asya’dan ayrılan Türklerden Hazar denizi kuzey yolunu seçenlerinin istikballeri Türklük bakımından pek parlak olmamıştır. Türk kavminin devamlılığını temin edenler, Orta Asya’da yaşamakta devam edenlerle Hazar denizinin güneyindeki yolu takip ederek batıya ilerleyenler olmuştur.
Orhon Kitabeleri: Gök Türk hakanı Bilge’nin zamanını anlatan bu kitabelerin birincisi 620, sonuncusu 635 tarihinde Orhon nehri kenarına dikilmişlerdir.
Asya'da büyük Hun imparatorluğundan sonra kurulan Türk devletlerinden birisi de Gök Türk İmparatorluğudur. Gök Türklerin, eski Türk tarihi bakımından ehemmiyetleri büyüktür, ilk defa «Türk» adı söylenmek suretiyle kurulan ilk Türk devlet budur. Ayrıca bugün için bilinen en eski Türk kitabeleri de Gök Türklerden kalmıştır.
Orta Asya'daki Türkleri tek bir idare altında toplamaya muvaffak olan Gök Türk imparatorluğu (552 - 659) Çinlilerin Türk beylerini birbirine düşürmesi ve mütemadi hücumları yüzünden pek uzun ömürlü olamamışsa da, Kutluk Han ismindeki bir kahramanın gayretiyle Gök Türk devleti yeniden kurulmuş (681 - 745) ve bir müddet daha devam etmiştir.
Orhon Kitabelerinden bir yazı: Bu kitabelerin en mühim parçasında şöyle dinilmektedir.”Ey Türk, Oğuz beyleri, milleti işitin, yukarıda mavi gök çökmezse, aşağıda yağız toprak delinmezse senin ilini, senin töreni kim boğabilir? ”
Karluk Türkleri ile birleşip Kutluk devletini yıkarak ayrı bir devlet kuran Uygurların da Türk medeniyeti tarihinde mühim rolleri vardır. Uygur yazısı diye isimlendirdiğimiz hususi bir yazıya sahip olan Uygurlar, medeniyet bakımından çok ilerlemiş vaziyette idiler.
Oğuzlara yol gösteren bozkurt (Ressamlarımızın vakayı temsil eden bir tablosu)
Asya'nın iç kısmında kurulan Türk devletlerini sayarken Akhunlar (Eftalitler) ve Türkeşleri de ayrıca hatırlamak lâzımdır.